Eğitimin görgüyle, görgünün edeple, edebin insan kalitesiyle doğrudan ilişkisi var…
Biri olmadan diğeri olmaz mı?
Olur, elbette olur…
Amma velakin eksik olur, noksan olur, tatsız tuzsuz bir şey olur…
Çok basit gerçeklerler karşılaşıyoruz her Allah’ın günü…
Bizim insanımız, yaya geçidinde karşıdan karşıya nasıl geçeceğini bilmiyor.
Toplu kullanıma açık olan merdivenlerde ne taraftan yürümesi gerektiği konusunda hiçbir fikri yok…
Toplu ulaşım araçlarında nasıl oturması gerektiği konusunda çoğunun kafasının karışık olduğu da çok açık…
Cep telefonuyla çevrede başka insanların olduğu bir ortamda hangi ses tonuyla ve ne uzunlukta konuşulması gerektiği konusunda ise genellikle ‘koy ver gitsin!’ modunda takılmayı seviyor.
Oysa insanın yaşam kalitesi açısından o kadar önemli ki bunlar…
İnsanımızın ‘ötekine’ saygısı yok, çünkü kendisine saygısı yok…
Parayla, maddiyatla ilgili değil bu söylediklerim…
Edep ve görgü paraya endeksli konular değil.
Dün de değildi, bugün de değil, yarın da olmayacak…
Bu, yaşam kalitesiyle ilgili bir olay.
Sırf ucuz olduğu için market raflarında en kötüsüne saldıran insanlar yaşamlarının geri kalanında ‘kalite’ arayışında o kadar da duyarlı olmayabiliyor…
Bakın çevrenize; eğitim, görgü ve edeple ‘düğünler’ arasında nasıl ters orantı çıkacak karşınıza…
Biri arttığında diğeri azalıyor, biri azaldığında diğeri artıyor…
Kendisiyle barışık olmayan insanların ülkesinde ‘bakın biz ne kadar zenginiz’ mesajı vermek isteyen tiplerle dolu ortalık…
Sürekli bir gösteriş merakı, ‘bakın biz ne kadar mutluyuz’ mesajı verme kaygısı…
Düğün konvoylarında korna çala çala gitme geleneğini ısrarla ve inatla yaşatan bir toplum için fazla umutlu olmamak lazım belki de…
Kim bilir?