Can Ulkay’ın son filmi Kağıttan Hayatlar Netflix üzerinden seyirci ile buluştu. Taze bir film: Şöyle bir bakayım, dedim filmin sonuna gelmişim. Çağatay Ulusoy ve Emir Ali Doğrul'un başrollerini paylaştığı Kağıttan Hayatlar filminde; Turgay Tanülkü, Selen Öztürk, Osman İskender Bayer, Tomris Çetinel, Volkan Çalışkan, Mehmet Bahattin Genç ve Okşan Büyük eşlik rol alıyor.

Bana göre çağdaş bir Kemalettin Tuğcu filmi olmuş. Kemalattin Tuğcu kimdir derseniz Google Amca şöyle demiş:

“Kemalettin Tuğcu (d. 27 Aralık 1902 - ö. 18 Ekim 1996),Türk yazar.

200'den fazla Türkçe romana imza attı. İstanbul'da doğdu. Ayaklarındaki bir özür nedeniyle, uzun süreli eğitim göremedi. Kendi kendini yetiştirmiş olan Tuğcu, 13 yaşlarında şiir ve öykü yazmaya başladı. Özellikle, acıklı konuları ve melodramatik olay örgüleri olan romanlarıyla tanındı.”

Filmde adı geçmese de filmin 'yaratıcılarının' bilinçaltlarında Kemalettin Tuğcu'ya bir vefa/minnet selamı çakıldığını, bizim gibi Kemalettin Tuğcu kitaplarıyla büyüyenlerin fark edeceğini düşünüyorum.

Bir zamanlar bütün evlere girmiş olan meşhur Ağlayan Çocuk resminin toplumdaki (tanımlanması zor) büyüleyici etkisi neyse, bu filmin de bazılarımızda ona yakın etkisi olacağını düşünüyorum. O yıllarda Ağlayan Çocuk resminin girmediği ev- işyeri neredeyse yoktu. Ben filmin başrol kahramanlarını (Mehmet / Ali) , Ağlayan Çocuk'un büyümüş halleri olarak okudum.

Kağıttan Hayatlar filmi; çocuğa ve kadına şiddetin (genelde insana şiddetin) mağdurlar üzerindeki baht karartan etkisini gözümüze sokmadan, yaşadıkları travmaların intikamını toplumdan ve diğerlerinden çıkartan psikopat kahramanlar yaratmadan (bakın bu çok önemli), psikanalizin dengesiz yaratma kalıplarına ve doğmalarına düşmeden ve her şeye rağmen İnsani Çaba'ya yönelen bir film ki salt akılla idraki de zor bir film.

Diğerlerinin (bizlerin) attığı çöplerle büyüyen/yaşayan 'En alttakilere' bir mercek tutan Kağıttan Hayatlar; gerek çekimleri gerek kurgusu ve oyuncu seçimi gerekse de iyi işlenmiş sürpriz finaliyle izlemeye/desteklenmeye değer bir film olduğunu söyleyebilirim.

Hüzünle, merakla izlediğim ve üzerine notlar aldığım bir film oldu: Filmin dokusuna sinmiş sosyolojik ağırlığı bir yana, Mehmet ve Ali karakterleri psikolojik çözümleme ve tartışmaya oldukça müsait; ancak filmin büyüsünü bozmamak için şimdilik oralara hiç girmek istemiyorum.

‘İNSANİ ÇABA’ GÖSTEREN BİREYLERİN FİLMİ

Bana göre; unuttuğumuz, insani değerleri yeniden hatırlatmak niyeti olan naif, gerçekçi bir film olmuş. Filmin kusurları yok mu, var ama bence niyetinin yanında bu kusurlar olsa olsa bu filmin nazarları olur.

İşaretlerin hedeflerden uzak olduğunu bilmeyenlerin,

'İnsani Çaba'dan vazgeçmiş/ vazgeçirilmiş modernlerimizin

Ve 'İçi ölük'lerin

Ve de niyetini/ aslını yitirmiş sanat ahkâmlarının 'zavallı' görerek bu filmi topa tutacaklarını, yerden yere vuracaklarını tahmin etmek zor değil.

İkinci kez izlediğim pek nadir film vardır. Sanırım bu filmi en az bir kez daha izleyeceğim. Bahtı açık olsun, emek verenlerin emeğine sağlık.