Tunç sağlam, değerli, güçlü, dayanıklı bir metal... Yarışmalarda 3. olanların taktığı madalya bronz... Genelde Tunç isminde olan kişilerde de bu özellik gözükür. Aaa yazarımızın adı da Tunç... Son 5 yılda çok sevilen bir isim oldu. Nedense...
Günahıyla, sevabıyla beş yıl İzmir’in başkanı olan Tunç Soyer Son Mühür ve Radyo Ege’yi ziyaret etti. Bir kartal gibi tek ve hür, hala gülünce gözlerinin içi gülüyor. Yeni imajı yakışmış. Her soruya cevap veriyor. Neden eleştiriyorsun sessiz kal diyenlere sitemi var. “Ben bu şehri çok sevdim. Elbette konuşacağım” diyor. Pişman olduğu işlerde var tabii ki... Hatalarından ders alması gerekir insanın hedefim şu diye bir mevki işaret etmiyor. “Hak verilmez alınır” sözünün bilinciyle hareket ediyor. Felsefe yapmayı seviyor. Fırsat buldukça kitap okuyor ve 15 yılın öyküsünü yazmaya başlamış. Kendini bildiğinden beri, içinde bulunduğu partiye aşık... Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir neferi... Verilen her göreve hazır... Bence en tepe bile olabilir. O vizyon ve karizma var. Ancak daha çok erken o bugünün konusu değil. CHP en sonunda iktidarı yakalayacak mücadelesi o yönde... Asıl konuşulması gereken AK Parti'nin adayı kim olacak? Enflasyon düşecek mi? Nasıl tedbirler alınarak kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyabiliriz. Tarım politikalarımız nasıl iyileşebilir? Başka bir tarım vizyonu ülke geneline yayılabilir mİ? Bunlara bakmak lazım. CHP seçmenden aldığı gücü iyi değerlendirmeli. Rakip sarı kart gördüğünün farkında ona göre stratejik hamleler yapıyor. Ama CHP kendi içinde sürtüşmeler, liderlik savaşları dedikodularla yıpratılıyor. Yerel seçimlerde birinci çıkıldı ama yapılan hatalarla güç kaybediliyor. Normalleşmek için değil iktidar için mücadele edilmeli...
ZAMAN AKIP GİDİYOR...
Beş yıl çok çabuk geçti. Yetişebildiğim toplantılarda onu takip ettim. Her gördüğümde naber adaş sıcaklığı ile selamlaştık. Onun kadar mütevazi bir lider görmedim. Eleştirileri de içine attı övgüleri de... Belaltı vuranlara da göğüs gerdi. Aşkla bu şehir için çalıştı. Hatalarda yaptı ama bu konuda hatalıyım diye dürüstçe davrandı. Kin tutmadı. Küsmedi. Hem İzmir’in kurtuluşunun hem de Cumhuriyetin 100. yıllarında başkan olması şansıydı. En iyi şekilde, İzmir'e yakışan kutlamalar organize etti. Yargılandı ama bildiği yoldan asla vazgeçmedi. Hala İzmirliler tarafından seviliyor. Yaptığı iyi işlerin üstünün çizilerek devam etmemesinden dolayı üzgün... Sakin Şehir İzmir, EXPO, Sünger kent, Yüzülebilir Körfez, Süt Kuzusu, Başka bir Tarım Mümkün, Halkın Bakkalı, Halkın Kasabı, İzkahve, Şehir Tiyatrosu, İzmirim...
BAŞARILI BİR BAŞKAN...
5 yıl içinde birçok başarıya imza atıldı. Sadece Şehir Tiyatroları’nı tekrar açması ve başına Yücel Erten gibi bir duayen sanatçıyı getirmesi bile bu şehir için çok önemli... Aziz başkanın başlattığı tarımsal kalkınma modelini daha da geliştirmesi tarıma yatırım yapıp, İzmirim markasını yaratması... Kooperatifçiliği geliştirmesi bence en önemli başarıları... Körfezde de yüzebilseydi. Hataları içinde “ağlayayım da gözümden mi olayım?” demedi. Telafi etmeye çalıştı. Birbirlerini çok sevmeseler de geçmiş dönemle ilgili kötü bir söz söylemedi. Bazı konularda Aziz Kocaoğlu’nda fikir de aldı. Koltuğu devrederken de brief vermek istedi ama...
VEFA...
Amacım Tunç başkana övgüler sunmak değil sadece program öncesi ve sonrası sohbetlerimiz ve Ercan Pala ile Satır Arası programında anlattıkları ile gözlemlediğim bir lider profili çizdim. İzmir için yaptıklarından dolayı teşekkür ediyorum. İleride bu ülke için daha güzel hizmetler yapman için bekliyoruz. Başkanlığı döneminde en çok eleştiren ama iyi işlerini de alkışlayan bir gazete olarak siz daha çok misafir etmek isteriz. Şimdi, “kral öldü yaşasın yeni kral” diyenlerin devri ancak vefa örneği gösterip eski krallardan feyzalmak lazım.
YAŞASIN YENİ BAŞKAN!
Şimdi yeni başkan Dr Cemil Tugay... Gönül ister ki 5 yıl sonra İzmir çok daha güzel bir şehir olsun ve Başkan Tugay’ı ayakta alkışlayalım. Ancak 6 ay geçti bambaşka bir İzmir’de yaşıyoruz. Tabii ki bunları başkan yapmadı ama şanssızlıklar yakasını bırakmıyor. Tunç başkanın ilk yıllarında doğa intikam almaya çalışmış. Depremler, tsunamiler, seller, Korona yakasını bırakmamıştı. Dirençli kent İzmir olmuştuk. Şimdi de yürüyen merdivenler, asansörler, ölü balıklar şehrin belalısı durumunda... Cebindeki nazar boncuğu ve taşı pek fayda etmiyor. Şehir kokusunu gidermek için dronlarla gül suyu döküp, dualar mı okunsa acaba? Körfez için 15 maddelik acil plan oluşturuldu ama tüm yük Tugay’ın omuzunda... Ekibinden memnun değil sürekli değiştiriyor. Şimdi ikinci tur başladı. İstanbul’dan ithal yöneticiler getiriyoruz, birilerine şirinlik olsun diye... İzmir’in çehresini değiştirecek bir doktor başkanımız var diye sevinenler hayal kırıklığına mı uğruyor. Eleştirilere kulak tıkayıp, sen kimsin bizi eleştirecek tavrı doğru bir tavır mı? Bu şehre aşkla bağlı insanlar şimdi konuşmayıp, ne zaman konuşacaklar?
AÇIN RADYONUZUN SESİNİ...
GOETHE INSTITUT 28 Ekim’de muhteşem bir organizasyona imza atıyor. İstinyePark Teras da Ahmet Ümit okuyucuları ile söyleşiyor. Kitabından bir bölümü okuyacağı etkinlik kaçırılmaması gerek...
Yine aynı mekanda 18-19 Ekim’de Dijital Week İzmir etkinliği var. Teknoloji durmuyor koşuyor. Bu etkinlikte teknolojiyi biraz soluklandıracağız. Hayatımız dijitalleşirken biz neredeyiz bakalım...
29 Ekim- 2 Kasım arasında Foça sizi çağırıyor. Köpüklü dalgalar arasında yelkenler fora denilecek...
RADYO EGE’de reklam kuşağına denk geldik... Kraliçemiz söylüyor DEĞER Mİ? Şu üç günlük dünyada çıkar ilişkileri için birbirimizi kırmaya değer mi? Bedia ablam istemiş... Tüm politikacılara gelsin...
“Bir rüya görür gibi
Seninle bulutlara uçtuğumda
Bir ateş yakar beni
Sevginle tutuştuğumu sanırdım
Yağmur olur damla damla
Öperdim, öperdim dudaklarından
Bir nehir gibi çağlar
Akardım akardım damarlarından
Değer mi hiç, değer mi hiç
Değer mi, değer mi, değer mi söyle
Bir rüya ömür boyu
Sürer mi, sürer mi, sürer mi böyle...”
DAİMA GÜLÜMSE... ÇÜNKÜ GÜLÜMSEMEK SESSİZ BİR EYLEMDİR.