Merhaba Sevdiklerim,

İzmir’e dün  geceden beri yağan yağmur hem çok sevindirdi hem endişelendirdi.

Sevincim, barajların doluyor olması...

Endişem, depodaki  1500-1750 kitabın 4 Ocak’taki gibi bir felakete uğraması...

Sabah, Hz. Sungur ile Fahir Işıksız’a emanetini verecektim. 

Hürol Dağdelen de 09.00 sularında  eve gelecekti. Gazetemizin yeni sayısıyla...

Gece, Ben-Hur zaten geç saatlerde bitmişti. Yahudilerin dramı, Ben-Hur’un çilesi ve cüzzamlılar  uykumu darmadağın etmişti.

Zaten bir uyku sorunum var.

Aklım fikrim kapı zili ve telefonun alarmında...

Gök gürültülü/Çakan şimşeklerin gecemizi  aydınlattığı  karmakarışık duyguların tutsağı  olduğum bir/  1 Şubat gecesiydi. 

2’ye devrilen bir Şubat gecesi...

İlaç için kalktığımda telefona bakayım dedim.

Sydney ‘den Muammer yazmış: “ Biraz önce kitapların elime geçti can kardeş!” diyor.

Hürol da  akşama doğru gelebileceğini yazmış.

Ben de Fahir Bey’e gitme işini iptal ettim.

Ortalığı sel götürmüş, rezil mi olayım...

Tekrar yatağa dönüş...

Bu arada Hakkı Ülkü aramış.

Rüyamda annem, abim ve Mehmet’leyim.  Annem, yaptıklarını gene zorla yedirmeye çalışıyor.

Ben de gene itirazlardayım...

Bağırıp çağırıyordum ki uyanıvermişim.

Doğru mutfağa... Limonlu su içmeye...

Salondan gelen telefonu geç açabildim.

 

“ Ne diye geç açıyorsun telefonumu, uyuyor muydun yoksa'”

“ Mutfaktaydım Yekta Bey.” dedim.

“ Çorba yapıyorsan  geleyim” dedi.

“ Kitabın biraz önce geldi. Bu kaçıncı'” diyen  Yekta Güngör Özden’le biraz muhabbet...

Üç beş sayfa okumuş olmalı ki, “ Recai, güzel yazıyorsun!” dediğinde canım Mehmet Atilla’m geldi gözümün önüne...

Yazılarımın doktoru...

Yazılarıma güzellik katan canım kardeşim...

SYDNEY'DEN TELEFON

Telefonu kapattığımda önüme düşen not Muammer Toprakçı’dandı. Sydney ‘den...

Söyleyemeyeceğim güzel sözler...

Gönderdiklerime  belli ki başlamış bile...

Dışarıda yağmur yağıyordu

İçime mutluluk!

Güzelliklere gölge düşürenler de yok değil...

Boğaziçi Destanı'nın kahramanlarını ‘ öcü ‘ göstermeye çalışanlar da boş durmuyordu.

Hayat böyle bir şey !

Her şey zıddıyla var!