Sağ olsun Avram Ventura! Sayesinde ‘ İliklerine Kadar Okumak ‘ kitabını okuduktan sonra Natalie Goldberg’i de tanımış oldum.
‘’ İşin başına her oturduğunuzda   harika bir şey bekliyorsanız, yazmak sizin için her daim büyük bir hayal kırıklığı olacaktır.’’ diyor Natalie .
‘’ Konuştuğunuz zaman konuşun, yürüdüğünüz zaman yürüyün ve öldüğünüz zaman ölün.’’   
Bu  Zen deyişini de ondan öğrenmiş oldum.
‘’ Öğrenmek için öğretin.’’i Hint Yoga uzmanı Baba Hari Dass söylemiş ama bu söz aslında benim yaşamımın bir gerçeğiydi.31 yıllık öğretmenlik yaşamımda hep yaşadım bu sözün ne anlama geldiğini.
Katagiri Roshi’nin şu sözüne de bayıldım: ‘’ Yetenek, yeryüzünün altındaki bir su tablası gibidir. Kimse ona sahip değildir ama oradan su çıkarabilirsiniz.’’
Kitap, yazma eylemiyle ilgili düşüncelerle dopdolu ya… Bakınız bu konuyla ilgili ne diyor Sayın Goldberg: ‘’ Yazarlar, büyük âşıklardır. Diğer yazarlara âşık olurlar. Yazmayı böyle öğrenirler. Bir yazarı ele alır, onun yazdığı her şeyi okur; sonra da o yazarın nasıl ilerlediğini/ durakladığını ve gördüğünü anlayana kadar tekrar tekrar okurlar. Âşık olmak budur! ‘’  
Orhan Kemal’in ‘ Baba Evi’ni okuduğumda onun kurduğu tümceler gibi  tümce kurmaya nasıl da aşkla sarıldığımı görecektiniz. Annem, babam ve kardeşlerim o günlerde elimizden düşürmüyorduk Mehmet Raşit Öğütçü/ nam-ı diğer Orhan Kemal’in öykülerini/ romanlarını.
Ben sözle anlatılamaz bir Orhan Kemal âşığıyım.  
Keşke bir lisede öğretmen olsam da ‘ yazmak ‘ eylemiyle ilgili öğrendiklerimi sevgili öğrencilere  aktarabilsem…
                                                                                  *  
Orhan Kemal, öyküleriyle/ romanlarıyla beni âşık etmişti kendisine. Hatta Cihangir’de oğlu Işık Öğütçü’ye ‘’ O, sadece senin baban değil, ona göre…’’ diyecek kadar bir aşktı benimkisi.   
Her gün köşesini farklı konularla dolduran gazeteci Saygı Öztürk de bir başka aşkla bağlandıklarımdan.  
Mustafa Mutlu’yu da okudukça elini sıkıp kucaklayasım geliyor hep.
 Eşi Cemre’nin ifadesiyle Mehmet Ali Birand’ın da evlendikleri 1971 yılında Tünel Evlendirme Dairesi’nden çıkışta o günlerin faşist paşası Faik Türün için ‘’ Faşist bir ordunun komutanı benim nikâh şahidim olamaz! ‘’ deyişi de beni sayın Birand’ın hayranı yapmıştı.   
Fahri Korutürk ve Ahmet Necdet Sezer de her daim aşkla söz ettiğim iki Cumhurbaşkanımız.
Nurullah Ataç, Fethi Naci ikilisi de aşkla bağlandıklarımdan… 
Hıfzı Topuz ile Stefan Zweig’ın yazdıkları biyografileri okuyunca ise her ikisine olan   hayranlığım tavan yapıyor. 
Ben de onlar gibi Kemal Nehrozoğlu, Veli Lök, Öcal Uluç, Yekta Güngör Özden, Kemal Anadol biyografilerine imza atabilsem keşke diyorum.  
Sahi…  Yekta Güngör Özden ile Kemal Anadol şu günlerde Ankara Başkent Hastanesi’nde yatıyor, biliyor muydunuz?  
Aşkla bağlandıklarım dışında bir de hayranı olduğum Hasan Âli Yücel var.
Felsefe öğretmeni, şair- yazar, köy enstitülerinin kurucusu, İzmir Saylavı ( milletvekili), milli eğitim bakanı…
Bugün 26 Şubat!
1961’in 26 Şubat’ında yitirmiştik onu.
CHP, Eğitim sendikaları, belediyeler, YKKED, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı umarım bugün anma programları yapmayı ihmal etmez!
Ezcümle…
Natalie Goldberg’i zevkle okudum.
Ah bir de onun istediği gibi yazmayı becerebilsem…