“Meşrutiyeti ilan ettik olmadı. Cumhuriyeti ilan ettik olmadı. Ya hu biraz da Ciddiyeti mi ilan etsek” der Celal Yalınız, namı diğer Sakallı Celal… Benim, kendimi kanattığım, kanattığım yaralarıma İnsan artığı basarak, kendi kendimi iyileştirdiğim zamanlarımın fikir yoldaşıdır Sakallı Celal… Orhan Karaveli’nin Bir Bilinmeyen Ünlünün yaşam öyküsü kitabında, bir Komünist Diyojen diye tanımlar Sakallı Celal’i.
Halk düşünürü, zamanının Filozofu Sakallı Celal, deniz bakanı bir paşanın oğlu olarak dünyaya gelir. Kendi çabası ile okumayı çözerek, babasının henüz küçüksün demesine aldırış etmeden erken yaşlarda Fransızca öğrenmeye başlayarak çok iyi derecede Fransızca konuşur hale gelir. Dönemini en önemli okullarından olan Galatasaray Lisesi Mezunudur. Henüz Galatasaray Lisesi’nde öğrenci olduğu dönemlerde oldu dönemlerde subay olan ağabeyi Cemal’in Padişahın despot yönetimine başkaldırdığı için Beyazıt meydanında asılacağı haberi ilk travmasıdır. Ağabeyi Cemal asılmayarak ömür boyu sürgüne mahkûm edilir. Diğer ağabeyi Nihal’in, spora olan merakı dolayısı ile bir gün barfikste çalışırken başının üzerine düşerek hayatını kaybetmesi ikinci travması olur Celal’in.
En büyük ağabey Kemal ise Deniz subayı ve Gemi Mühendisi bir mucittir. Havanın oksijenin yakan bir makine icat etmiş ama bu çizimler yanlışlıkla bir manavın eline geçerek kese kağıdına dönüşmesi İle uygulama olanağı bulamamıştır. Celal Yalınız, heybesinde aile travmaları, elinde Galatasaray Lisesi diploması ve muhteşem Fransızcası ile o dönem Galatasaray Lisesi Müdürlüğü yapan hayranı olduğu ve aynı zamanda öğretmeni olan Tevfik Fikret’in kapısını çalarak öğretmenlik yapmak istediğini söyler. Tevfik Fikret bu dahi adamı elinden kaçırmak istemez ve yardımcı öğretmen olarak işe alır. Sakallı Celal Nazım Hikmet gibi pek çok gence ders verir. Bir süre sonra Devlet eli ile Sorbonne’da Siyaset bilimi okumak üzere Fransa’ya gönderilir. Kendisi Makine Mühendisliği okumak istemektedir, annesi bunu reddedince annesini protesto etmek için o günden sonra sakalını hiç kesmeyecek ve Sakallı Celal ünvanını alacaktır. Fransa’da çok önemli şair, yazar ve düşünürle tanışır çok etkilenir düşüncelerinden ve artık yeter devletin parasını yediğimiz diyerek diplomasını almadan ülkesine döner. Üsküp’e Fransızca öğretmen olarak gönderilir. Öğrencilerin hayranlık duyduğu bir öğretmendir. Öğrencilerine futbol öğrettiği için gerici yobazlar futbolun günah olduğunu ileri sürerek şikâyet eder ve onu okuldan attırırlar. İstanbul’a döner. Trablusgarp’ta Mustafa Kemal ve askerlerinin zor durumda olduğunu öğrenir. Bir tekneye mühimat doldurarak yola çıkar, yolda İngiliz devriyeleri yollarını keser. Arkadaşları “vuruşalım” derler, Celal Yalınız, “silahları değil aklımızı kullanacağız” diyerek. Muhteşem dili ve siyasi bilgisi ile İngiliz komutanın elinden silahları kurtarmayı başararak, mühimatı Mustafa Kemale ulaştırır. Silâhaltına alınmak ister ama o dönem öğretmene daha çok ihtiyaç var denilerek Kastamonu Lisesine Fransızca öğretmeni olarak gönderilir.
Sakallı Celal, öğretmenlik yaptığı her okulda, aydınlanmacı fikirlerden, Fransız devriminden, paylaşım ve bağımsızlıktan bahsettiği için sürekli yobazlar tarafından şikayet edilir. Bir gün, bakanlıktan bir yazı gelir. Yükseköğretim öğrencilerine ihtiyacı olduğu için, önceki sınıfların durumuna bakılmaksızın mezun öğrenci isterler. Sakallı Celal bu duruma şiddetle karşı çıkarak çok sevdi öğretmen mesleğinden istifa eder ve Aydında, incir fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlar.
İşçilere okuma yazma ve Fransızca öğretir. Fabrika sahibine modern teknikleri, çiftçiye kooperatifleşmeyi öğretir. Hasta bir işçiye, fakir bir köylüye maaşını verdiği için Komünist diye şikayet edilir. Fabrikada sağ işaret parmağını makineye kaptırır soranlara o zaten komünist parmağımdı bir şey olmaz diyerek dalga geçer. Her şeyini işçiye bağışlayarak sadece kitaplarını alarak İstanbul’a geri döner. Çöpçülerin aldığı maaşı düşük bulur, takım elbiselerini giyerek protesto etmek için eline çöpçü süpürgesini alır Vali Konağı’nın önünü süpürmeye başlar, o sırada oradan geçmekte olan Nasuh ileri ile hocası Prof Dr Kerim Erim yerinden fırlayarak Sakallı Celal’in elini öperler. Sakallı Celal maddi sıkıntılar çekse de, kimseden para yardımı kabul etmez. Elinde büyüttüğü öğrencisi Mehmet İsvan çok zengin bir iş adamı olur, hocasına hesap açar ama ölünceye kadar bu hesaptan tek kuruş harcamaz.
Sakallı Celal, Mustafa Kemal Atatürk’ü büyük bir aşkla sever ve gerektiğinde herkesten daha fazla eleştirirmiş. Tek isteğim var dermiş yakınlarına öldü gün’e kadar. Türkiye’nin Atatürk’ün yolundan giderek aydınlık günlere gitmesi… Sosyalist Cumhuriyet isteyenler. Atatürk ‘ün Cumhuriyetine sahip çıkmalı, bu Cumhuriyetin hakkını vermeli diye öğrencilerine sürekli dile getirmiştir.
Bin selam olsun, fikir yoldaşım, halk düşünürü, rehberim Komünist Dyojen Sakallı Celal’e…