Bilenlenler bilir, müzikal anlamda dinlemekten, dinlerken havaya girmekten, ritmi ile kendimden geçmekten büyük keyif aldığım müzik türleri, Blues, jazz ve Portekiz halk müziği Fado’dur.
Fado, 19.Yüzyıldan günümüze, bana göre tarihçesi çok daha eskilere dayanan Portekiz Halk Müziği türüdür.
Kelime anlamı olarak tam denk gelmese de, kader, alın yazısı anlamını çağrıştırdığı söylenir.
Bu arada ben tam bir Amalia Rodruagez hastasıyımdır. Fado dinleyicilerinin br çoğunun benimle aynı fikirde olduğuna eminim.
Fado, Portekizli kadınların, balıkçı, denizci olan eşlerini, sevgililerini denize uğurladıktan sonra onları beklerken Denize bakarak yaktıkları türküler, gelmeyen, gelemeyenlerin ardından yakılan ağıtlardır, parçalanan yürekleridir.
Fado, Portekizli kadınların ağıtıdır.
Bu cümleleri yazarken, Anadolu kadınlarının ağıtları geldi aklıma. Nasıl da birbirleri ile benzerlikler taşıyor.
Bir dönem, sanırım o sıralar biraz Bohem takıldığım zamanlardı. Portekiz şarabı karşılığı, Tiyatro ve Felsefe dersleri veriyordum bir arkadaşımın kardeşine, bana Portekiz şarabı ve Amelia Rodruagez’in plağını hediye etmişti.
Çok etkilenmiş, o günden sonrada Fado yaşamımın bir parçası haline dönüşmüştü.
İşte tam da o günlerde,bir müzisyen arkadaşımla sohbetimiz sırasında bana,
“ Biliyor musun, Fado bizim Bozkırın Bozlağıdır ve bana göre Neşet Ertaş, Bozkırın en güzel Fadosunu söyler “ demişti.
Çok hoşuma gitmişti bu tespiti.
Nasıl ki, Flamenko için İspanyanın Semahı deniliyorsa, Fado da Bozkırın Fadosu olabilir.
Hangi dilde olursa olsun, Dünya Halklarının çığlığı, feryadı, isyanı hep kavruk ve kurak.
Bir yazımın daha sonuna gelirken sizlere,
Amelia Rodruguez’ den Povo Que Lavas No Rio isili Fadosunu armağan ediyorum.
Dinleyin lütfen, eminim beğeneceksiniz.
Yüreklerinizden "Sevinç" eksik olmasın.
Hepinizi kirazlıyorum efendim...