Bu yıl 99. Yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyetimizin bekçisi 85 milyon insandır. Etrafı düşman işgaliyle çevrilmiş bir dönemde, henüz nüfusu 10 milyon kadarken, savaştan bitkin ve yorgun olan bir dönemde bir çift mavi göz bu karanlık günlere umut oldu, kurtuluş oldu, Cumhuriyet oldu.
Cumhuriyet sonrası, fikirler özgürce dökülebiliyordu dudaklardan, kadın ve erkek aynı saftaydı artık. 99 yıl öncesinden bugünlere seslenen bir başkomutan tüm karanlıkları aydınlattı. 29 Ekim ile birlikte artık korkusuz, eşit, umutlu bir Türk Milleti vardı. 99 yıldır var olan Cumhuriyet ilelebet var olacak. Her nesil daha da iyi sahip çıkacak. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin resmen kurulduğu tarih… Nice yıllara… Sonsuza dek…
Tencere kaynamıyor…
İnsanlar 29 Ekim için ne diyor? Mikrofonu elime alıp sokağa çıktığımda hep aynı konuşmalar oluyor. Herkesin derdi mutfağında… Şu sıralar tencerelerde yemek kaynayamıyor. Yine bir gün sokakta mikrofon uzatırken Fatıma teyze ile tanıştım. 70’lerinin sonuna yaklaşan Fatıma teyze pazar alışverişinden dönüyordu. “Ne aldın?” diye sordum. Gösterdi. “Hiç…Sadece bunları alabildim, o da torunuma…Biraz meyve, çok az sebze. Kendim için hiçbir şey yok. Alamıyorum.” dedi ve ekledi; “Ben geçtim kendimi, sizlere çok üzülüyorum, gençsiniz, yiyeceksiniz, gezeceksiniz…” O bize üzüldükçe, ben hiç cevap veremedim. Elini öptüm ve sokakta mikrofonu İzmirliye uzatmaya devam ettim. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için sokaktaydım ama kime mikrofon uzattıysam ya elektrik, ya doğalgaz faturası, ya da çarşı, pazar fiyatlarından şikâyetçiydi herkes. Müze gezer gibi market geziyorlardı. “Sadece fiyatlara bakıyoruz, alamadan ayrılıyoruz” diyordu. Tane ile satın aldığımız bir dönemdeyiz. Bir teyze geçmişi özlediğini söylüyor. Bir amca kirasını ödeyemediğini… Genelde ise herkes 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyor.
Özgürlüğün kenti…
İzmir’de yaşıyorsanız her yer Cumhuriyet kokar, özgürlük kokar. İzmir’de her yer Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ona saygı vardır, özlem vardır. Eserlerine ve fikirlerine sahip çıkan bir halk vardır. Her güzel şey duyduğumda bir kez daha dedim. “İyi ki İzmir”
Bir ayda neler yaşandı?
Son yazı yazmamdan bu yana birçok şey oldu. Mesela son dönemde ev sahibi kiracı tartışmaları, kavgaları arttı. Bir yasa çıktı önce %25 zam dediler bir yıl içinde. Çoğunluk yasayı sanki hiç duymamış gibi. Ev sahipleri ve kiracılar arasında düşmancasına büyük tartışmalar. Sabırlı olanlar mahkemenin yolunu tuttu. Şimdiden 2023 Nisan’a kadar günler dolu. Mahkeme ile hakkını arayamayanlar ya evden çıkıp yeni bir ev bulmaya çalışıyor ya da bulamayıp ev sahibi ile tartışıyor. Ev sahipleri ise kiracılarını kış vakti kapının önüne eşyaları ile koyabiliyor. Hangi ara bu kadar vicdansızlaştık dicem ama son yıllarda bunu çok söylüyorum. Yani uzun zamandır vicdansızdık.
Başka bir tarafta bir anne kendi celladını büyütmüş. Olaydan tamamen habersiz bir video düştü önüme. Önce anlamadım, bir daha izledim, yine anlamadım bir daha izledim. Anlamadım çünkü beynim o görüntüleri kodlayamadı. Sonrasında kanım dondu, insanlığımdan utandım. Ne için yaşadığımı sorguladım bu hayatta. Bir ‘evlat’ – ki bin şahit ister bunu demeye- annesinin katili oldu. Detaylarını anlatmıyorum.
Bi yerde içtiğimiz sütlerde yıkandılar. Başka tarafta ayaklarıyla domatesleri ezdiler. Bi bakıyoruz küçük çocuklara bakıcıları işkence ediyor. Diğer tarafta hasta yatağında ki yaşlı kadının yüzüne para fırlatıyorlar. Başka bir yerde kendini ifade edemeyecek kadar yaşlı olan bir kadına işkence ediyorlar. Düşünsenize o yaşlı kadın anneniz, kardeşiniz. O yaşlı amca babanız, dedeniz, kardeşiniz. Bu kadar vicdansızlaştık işte…
Dahası var İzmir’de yanı başımızda Seferihisar’da bir köpeği kulübesinde kilitliyken ateşe verdiler. Bitmedi; bir müzisyen istek şarkısı söylenmedi diye öldürüldü. Bunların hepsi çok kısa süre önce yaşandı. Hafızamız unuttu bile. Her gün yüzlerce görüntü ve ses bombardımanına maruz kaldığımız bir hayatta bu saymış olduklarımda geliyor geçiyor hafızamızdan. Tıpkı sosyal medyada parmağımızda kaydırdığımız gibi akıp gidiyor. Vahşet ve kötülük kol gezerken nasıl bir tehlikenin içinde olduğumuzun farkında değiliz. Çok acı…
Siyasi tartışmalara hiç girmiyorum bile. Yaşadıklarımız yetmezmiş gibi bir de siyasilerin aşırı sert söylemleri karşımızda. İstisnasız her ideolojiyi savunan tüm liderlerin söylemleri çok sert, dilleri çok sert. Acaba bu dil ile halkta nasıl bir karşılık bulacaklarını düşünüyorlar. Bunu merak ediyorum.
Hiç mi iyi şeyler olmuyor Balamir? Elbette oluyor. Radyo Ege büyümeye devam ediyor. Tüm gücüyle çalışan çok başarılı bir ekiple. Sesimiz tüm ege bölgesinde… Bölgenin tek radyosu olarak ege kadar sıcak, ege kadar enerjik sizinleyiz. Bölgede ki tüm gelişmeler saat başı radyonuzda. İlk sizin haberiniz oluyor. Gün boyu yaptığımız canlı yayınlarımızla da hep yanındayız. Evde, işte, yolda, sporda, her yerde…
Spor demişken Mistral Carrera ile radyo ege’de ortak çalışmaya başladık. Tabi böyle bir çalışmada ilk olarak beni terletmek için seçtiler. Yıllardır spora başlayıp başlamamak arasında hep tereddütteydim. Hep bahanelerim vardı. Hep günlük alışkanlıklarımın peşinden sistem içinde savruluyordum. Bu ortaklıkla birlikte tıpkı dedikleri gibi rutinden kaçtım ve Mistral Carrera’yı ziyaret ettim. Aynı gün üyeliğim başladı. Bir baktım salondayım. Bir baktım spor hocalarım benimle çoktan programım yazılmış ve sonuç… Ben bitik… Kas ağrılarım ve ben bir köşedeyim. Rutinden kaçtığımı anladım ve dördüncü gün ne kas ağrısı ne de başka bir ağrı. Bana kalan sağlıklı bir yaşam, mutluluk hormonumun tavan yaptığı bir paylaşım. Tanıştığım sosyal ortam ise bonusu. Tabi sadece ben mi? Elbette hayır. Her Salı ve Perşembe günleri bu şanslılardan birisi olabilir ve siz de Mistral Carrera üyeliğinizi Radyo Ege aracılığıyla kazanabilirsiniz. Kulağınız bizde olsun. Belki yan yana koşu bandında günün değerlendirmesini yapabiliriz. Ege gibi kalın…